TA-HA 120 / 122 |
فَوَسْوَسَ
إِلَيْهِ الشَّيْطَانُ
قَالَ يَا
آدَمُ هَلْ
أَدُلُّكَ
عَلَى
شَجَرَةِ
الْخُلْدِ
وَمُلْكٍ لَّا
يَبْلَى {120} فَأَكَلَا
مِنْهَا
فَبَدَتْ
لَهُمَا
سَوْآتُهُمَا
وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ
عَلَيْهِمَا
مِن وَرَقِ
الْجَنَّةِ
وَعَصَى
آدَمُ
رَبَّهُ
فَغَوَى {121} ثُمَّ
اجْتَبَاهُ
رَبُّهُ
فَتَابَ
عَلَيْهِ
وَهَدَى {122} |
120.
Şeytan ona vesvese verip dedi ki: "Ey Adem, sana ebedilik ağacını ve sonu
gelmez bir mülkü göstereyim mi?"
121.
İkisi de ondan yediler. Hemen kendilerine ayıp yerleri görünüverdi. Cennetin yapraklarını
yamayarak üstlerini örtmeye başladılar. Adem, Rabbinin emrine karşı geldi de
şaşırdı.
122.
Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.
"Şeytan ona vesvese
verip ... " buyruğu ile ilgili açıklamalar daha önceden el-A'raf
Süresi'nde (20. ayetin tefsirinde) geçmiş bulunmaktadır.
Şeytan ona "dedi
ki: Ey Adem, sana ebedilik ağacını ve sonu gelmez bir mülkü göstereyim
mi?" Bu, -önceden el-Bakara Süresi'nde (6. ayet, 2. başlık ve devamında)
açıklandığı gibi- karşılıklı konuştuklarına ve şeytanın yılanın karnında
cennete girmiş olduğuna delildir. Yine orada (35. ayet, 8. başlık ve devamında)
bu ağacın hangisi olduğuna dair açıklamalar ile bu konudaki ilim adamlarının
değişik görüşleri kaydedilmiş bulunmaktadır. Burada tekrarlamanın bir anlamı
yoktur.
"İkisi de ondan
yediler. Hemen kendilerine ayıp yerleri görünüverdi. Cennetin yapraklarını
yamayarak üstlerini örtmeye başladılar." Bu buyruğa dair yeterli
açıklamalar da önceden el-A'raf Süresi'nde (22-24. ayetlerin tefsirinde) geçmiş
bulunmaktadır.
el-Ferra dedi ki:
"Başladılar" Arapçada koyuldular, demektir.
Denildiğine göre onlar
incir yapraklarını üzerlerine yapıştırmaya başladılar.
[ - ]
Yüce Allah'ın:
"Adem, Rabbinin emrine karşı geldi de şaşırdı" buyruğuna dair açıklamalarımızı
altı başlık halinde sunacağız:
1- Peygamberlerin işledikleri Hatalar
ve Günahlar Onları Mertebelerinden Düşürecek çapta Değildir:
2- Söze Peygamberlerin Hatalarını ya da
Yüce Allah'ın Müteşabih Vasıflarını Zikrederek Başlamanın Hükmü:
3- Atamız Adem'i Hatası Dolayısıyla
Ayıplamak:
4- Günah işleyenler Kaderi Delil
Gösterebilirler mi?
5- Adem (a.s.)'ın Şaşırması:
6- Adem'e İsyankar ya da Şaşkın
Denebilir mi?
1- Peygamberlerin
işledikleri Hatalar ve Günahlar Onları Mertebelerinden Düşürecek çapta
Değildir:
Yüce Allah: "Adem,
Rabbi'nin emrine karşı geldi" diye buyurmaktadır. el-Bakara Süresi'nde
(35. ayet, 12. başlıkta) peygamberlerin günahları ile ilgili görüşler geçmiş
bulunmaktadır. Bizim ilim adamlarımızın müteahhirlerinden kimisi şöyle
demişlerdir: Söylenmesi gereken şudur: Yüce Allah kimi peygamberlerden bazı
günahlar sadır olduğunu haber vermiş, bu günahları kendilerine nisbet etmiş,
bundan dolayı onlara serzenişte bulunmuş, bizzat kendileri de bu konuda
kendileri hakkında haber vermiş, bu günahlardan sıyrılmış, bunlardan ötürü
mağfiret dileyip tevbe etmişlerdir. Bütün bunların tek tek te'villeri her ne
kadar mümkün ise de hep birlikte te'vili kabil olmayacak şekilde pek çok yerde
varid olmuşlardır. Ancak bunların hepsi de onların mevkilerinden düşürecek
şekilde değildir. Onlardan sadır olan bütün bu hususlar, ancak nadiren görülen
şeylerdir ve ancak hata ve unutma yoluyla meydana gelmiştir. Yahut bu işi
yapmaya kendilerini iten bir te'vil sonucu bu işi yapmışlardır. Onların bu yaptıkları
başkalarına nisbetle hasenattır. Ancak kendilerine, mevkilerine ve üstün
değerlerine nisbetle seyyiattır. Zira kimi zaman vezir, bir seyisin, bir
idarecinin mükafat gördüğü aynı iş sebebiyle sorgulanabilir. Bundan dolayı
peygamberler emniyet altında olduklarını, kendilerine eman verildiğini ve
esenliğe kavuşacaklarını bilmiş olmalarına rağmen, Kıyamet gününde bunlardan
(ceza görebilmeleri ihtimali dolayısıyla) çekinmişlerdir. İşte hak olan da
budur.
Cüneyd'in şu sözleri ne
kadar güzeldir: "İyilerin hasenatı mukarreblerin seyyiatıdır." Onlar
(Allah'ın salat ve selamları üzerlerine olsun) her ne kadar bir takım nasslar,
onların bir takım günahları işlemiş olduğuna tanıklık etmekte ise de, bu
onların mevkilerini ihlal etmez, rütbelerini alçaltmaz. Aksine Yüce Allah
onların bu hatalarını telafi etmelerine imkan vermiş, onları seçmiş, onları
doğru yola iletmiştir. Onları övmüş, onları tertemiz edip arındırmış, seçip
beğenmiştir. Allah'ın salat ve selamları üzerlerine olsun.
2- Söze Peygamberlerin
Hatalarını ya da Yüce Allah'ın Müteşabih Vasıflarını Zikrederek Başlamanın
Hükmü:
Kadı Ebu Bekr
İbnu'l-Arabi dedi ki: Bugün bizden herhangi bir kimsenin bu şekilde Adem (as)
hakkında haber vererek sözlerine başlaması caiz değildir. Ancak bunu şanı Yüce
Allah'ın onun hakkında söylediği sözler arasında yahut peygamberinin sözleri
arasında zikretmemiz müstesnadır. Yoksa bir kimsenin kendiliğinden söze
başlayarak bunu dile getirmesi, Adem (as) bir tarafa bize zaman itibariyle
oldukça yakın ve bizim benzerimiz bulunan kendi atalarımız hakkında bile caiz
değilken; en eski, en büyük, en keremli öne geçirilmiş bir peygamber Yüce
Allah'ın mazeretini, tevbesini kabul edip kendisine mağfiret buyurduğu atamız
hakkında nasıl caiz olabilir?
Derim ki: Bu tutum
yaratılmış birisi hakkında caiz olmadığına göre; söze Yüce Allah'ın el, ayak,
parmak, böğür, inmek ve buna benzer sıfatlarının varlığını haber vererek
başlamanın engellenmesi, öncelikle söz konusudur ve Allah'ın Kitabının yahut
Resulünün sünnetinin okunması esnasında bu gibi şeylerden söz etmek dışında,
söze bunlarla başlamak caiz değildir. Bundan ötürü İmam Malik b. Enes şöyle
demiştir: Her kim Yüce Allah'ın: ''Yahudiler Allah'ın eli bağlıdır, dediler.
" (el-Maide, 64) buyruğu gibi Yüce Allah'ın zatının vasıflarını ilgilendiren
bir buyruk okur da bu esnada elini boynuna götürürse eli kesilir. İşitme ve
görme de de bu böyledir. Onun bu organları kesilir, çünkü o şanı Yüce Allah'ı
kendisine benzetmiş olur.
3- Atamız Adem'i
Hatası Dolayısıyla Ayıplamak:
Lafız Müslim'e ait olmak
üzere hadis imamlarının rivayet ettiklerine göre Ebu Hureyre (r.a.), Peygamber
(s.a.v.)dan şöyle buyurduğumı nakletmektedir: "Adem ile Musa birbirleriyle
tartıştılar. Musa: Ey Adem, dedi. Sen bizim atamızsın, fakat bizi hüsrana
uğrattın, bizi cennetten çıkarttın.
Bunun üzerine Adem: Ey
Musa dedi. Aziz ve celil olan Allah kelamı ile seni seçti ve eli ile sana
(Tevrat'ı) yazdı. Ey Musa, sen beni Yüce Allah'ın benim hakkımda, beni
yaratmadan kırk yıl öncesinden takdir etmiş bulunduğu bir iş dolayısıyla mı
kınıyorsun? Böylece Adem getirdiği delille Musa'yı yenik düşürmüş oldu.
(Peygamber -s.a.v.- bu sözünü) üç defa tekrar etti." el-Mühelleb dedi ki:
Hz. Peygamber'in: "Adem getirdiği delille Musa'yı yenik düşürmüş
oldu" ifadesi delil ile onu yendi, demektir.
el-Leys b. Sa'd dedi ki:
Bu kıssadan Adem'in Musa (ikisine de selam olsun) ya karşı getirmiş olduğu
delilin sağlıklı oluş sebebi, Yüce Allah'ın Adem'e günahını bağışlamış olması
ve tevbesini kabul etmiş olmasıdır. Musa (as)ın Yüce Allah'ın kendisine
bağışlamış olduğu bir günahı dolayısıyla onu ayıplamaması gerekirdi. Bundan
dolayıdır ki Adem: Sen Allah'ın kendisine Tevrat'ı vermiş olduğu Musa'sın. O
Tevrat'ta herşeye dair bir bilgi vardır. Sen orada Allah o masiyeti benim
hakkımda takdir ettiğine dair ifadeyi de görmüşsün. Yine ondan dolayı tevbe
etmeyi takdir ettiğini de. Böylelikle benden kınamayı kaldırmış oluyordu. Şimdi
Allah beni kınamazken sen mi beni kınıyorsun! dedi.
Nitekim İbn Ömer de:
Osman Uhud günü kaçtı, diyen kişiye benzer bir ifadeyle delil getirmiş ve şöyle
demişti: Osman'ın bir günahı yoktur. Çünkü Yüce Allah: "AndolsunAllah
onları affetmiştir." (Al-i İmran, 155) diye buyurmuştur.
Şöyle de denilmiştir: Adem
(as) bir babadır. Bir başkası dahi olsaydı ve bundan ötürü o başkasını
ayıplamak bile ona karşı gösterilmesi gereken hürmete aykırı olurdu. Çünkü şanı
Yüce Allah kafir olan anne-baba hakkında bile: "Dünyada onlarlagüzel
birşekildegeçin." (Lukman, 15) diye buyurmaktadır. İşte bundan dolayı
İbrahim (as), kafir olan babası kendisine:
"Eğer vazgeçmezsen
seni mutlaka taşlarım. Bir süre benden uzaklaş, yanımdan git!" (Meryem,
46) dediğinde o: ''Dedi ki: Selam olsun sana." (Meryem, 47) Ya Rabbi
tarafından seçilmiş, tevbesi kabul olunmuş ve hidayete iletilmiş bir peygamber
olan bir babaya karşı nasıl davranmak gerekir?
4- Günah işleyenler
Kaderi Delil Gösterebilirler mi?
Günah işleyip, mağfirete
mazhar olmamış kimselere gelince, ilim adamları icma ile şunu belirtmişlerdir:
Böyle bir kimsenin Adem (a.s.)'ın gösterdiği delil gibi delil ileri sürerek:
Allah bu işi hakkımda takdir ettiğine göre beni; adam öldürdüm, zina ettim
yahut hırsızlık yaptım diye kınıyor musun? deyip Adem (a.s.)'ın delil ileri
sürdüğü gibi delil getirmesi caiz değildir.
Yine ümmetin icma' ile
kabul ettiğine göre iyilikte bulunan kimseyi iyiliği dolayısıyla öğmek,
kötülükte bulunan kimseyi de kötülükleri dolayısıyla kınamak ve onun aleyhine
olmak üzere günahlarını sayıp dökmek caizdir.
5- Adem (a.s.)'ın
Şaşırması:
"Şaşırdı" yani
onun aleyhine olmak üzere yaşayışı bozuldu. Bu açıklamayı en-Nekkaş nakletmiş
olup, el-Kuşeyri de bunu tercih etmiştir.
Ben hocamız üstad mukri'
(Kur'an okuyucusu ve öğreticisi) Ebu Ca'fer el-Kurtubi'yi şöyle derken
dinledim: "Şaşırdı" yani dünyaya inmesi sebebiyle yaşayışı bozuldu.
("ğava"nın mastarı olan:) el-Cayy ise fesad yani bozuluş demektir. Bu
da güzel bir açıklamadır. Bu açıklama, "bunun anlamı, doğru yolda olmanın
zıddı olan "el-ğayy"den gelmekte olup, sapıttı anlamındadır"
diyenlerin görüşünden daha uygundur.
Bunun, o nerede doğru
yolu bulabileceğini bilemedi. Yani kendisine yasak kılınan ağacın o olduğunu
bilemedi, anlamında olduğu da söylenmiştir. Burada "el-ğayy"
bilememek, bilmemek demektir.
Kimilerine göre de bu,
ancak çokça yemekten dolayı karnı şişti anlamındadır. ez-Zemahşeri dedi ki: Bu
her ne kadar ma kabli (önceki harfi) esreli olan "ya "yı
"elif"e kalb ederek; (...) gibi fiilleri; (...) şeklinde kullanan
Tayyoğullarının şivesine göre sahih ise de, çok kötü bir açıklama şeklidir.
6- Adem'e İsyankar ya
da Şaşkın Denebilir mi?
el-Kuşeyri Ebu Nasr dedi
ki: Bazıları şöyle demişlerdir: Adem asi oldu ve şaşırdı denilir; ama
isyankardı ve şaşkındı denilemez. Nitekim bir defa dikiş diken hakkında; dikti
denilebilirse de defalarca dikiş dikmedikçe ona terzi denilemez. Şöyle de
denilmiştir: Efendinin kulu kendisine karşı geldiği takdirde onun bu karşı
gelişi hakkında başkalarının kullanamayacağı tabirleri kullanması mümkündür.
Ancak bu, çok zorlanarak
yapılmış bir açıklamadır. peygamberlere bu kabilden izafe edilen şeyler ya
küçük günahtır yahut evla olanı terketmektir ya da peygamberlikten önce yapılan
işlerdir.
Derim ki: Bu açıklama
güzeldir. İmam Ebu Bekr b. Furek -yüce Allah'ın rahmeti üzerine olsun- dedi ki:
Bunu Adem peygamber olmadan önce işlemişti. Buna delil Yüce Allah'ın şu
buyruğudur: "Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola
iletti." Burada seçme ve hidayete iletmenin, doğruyu göstermenin isyandan
sonra olduğunu zikretmektedir. Onun bu yaptığı iş peygamberlikten önce olduğuna
göre; peygamberlerin yalnız bu şekilde günah işlemeleri caiz olur. Zira
peygamberlikten önce onları tasdik etmemiz hususunda bizim şer'i bir
yükümlülüğümüz yoktur. Yüce Allah onları kullarına peygamber olarak gönderip
onlar da peygamberliklerini eda etmekte güvenilir ve masum olduklarına göre;
daha önceden onların işlemiş oldukları günahların bir zararı olmaz.
Bu açıklama değerli bir
açıklamadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN